Sayın Başkanım;
Örnek olmadıkmı tüm Türkiye'ye 105 yıllık spor kültürümüzle,ilham olmadıkmı lisemizle 525 yıldır Cumhuriyet'imizin bile kuruluşuna.
Şimdi vakit,federasyon kararını vermeden,sizin karar verme vaktinizdir.
Ben bilmem yöneticiyi,basketçiyi,aldığınız ilişik kesme kararlarınızı!
Yapmanız gereken çalınan kara lekeyi silmek;
Yapmanız gereken derhal takımı ligden çekmektir.
Derhal Sn. Başkanım
Yakışan budur
Arzederim.
Emre TÜRKMEN
Gs Spor Kulübü Genel Kurul Üyesi (14424)
19 Kasım 2009 Perşembe
18 Kasım 2009 Çarşamba
Abdullah Ercan
Tabii bu ülkede mevzubahis altyapı olunca çokca yer kaplamaz medyada,bişey demiyoruz canım,alışığız!
Ne diyebiliriz ki! Alt tarafı çeyrek final oynadı under-17 Dünya Kupasında,4 yıl evvelde Dünya 4.sü olmuştu.
Neyse geçelim beyler,asıl konumuz Abdullah Ercan.
Hiç sevemedim aslında ben onu futbolculuğunda,antipatik geldi bana belkide o beni yanına yaklaştırmadı.
Dün gece izledim Abdullah Hocamı,ya o futbolcu Apo gitmiş,yerine dünyayı takip eden,oyuncusunun herşeyiyle ilgilenen,eğitim planlaması yapan,(30 günlük kampta ilk defa 30 gün oyunculara İngilizce eğitim verilmiş),diğer ülke altyapılarını takip eden,kendine özgüveni hadsafhada süper bir hoca adayı gelmiş.
Çok sevindim,aman durma Abdullah Hoca...ne olur durma ...devam...İhtiyacımız var sen ve sen gibilere...
Ne diyebiliriz ki! Alt tarafı çeyrek final oynadı under-17 Dünya Kupasında,4 yıl evvelde Dünya 4.sü olmuştu.
Neyse geçelim beyler,asıl konumuz Abdullah Ercan.
Hiç sevemedim aslında ben onu futbolculuğunda,antipatik geldi bana belkide o beni yanına yaklaştırmadı.
Dün gece izledim Abdullah Hocamı,ya o futbolcu Apo gitmiş,yerine dünyayı takip eden,oyuncusunun herşeyiyle ilgilenen,eğitim planlaması yapan,(30 günlük kampta ilk defa 30 gün oyunculara İngilizce eğitim verilmiş),diğer ülke altyapılarını takip eden,kendine özgüveni hadsafhada süper bir hoca adayı gelmiş.
Çok sevindim,aman durma Abdullah Hoca...ne olur durma ...devam...İhtiyacımız var sen ve sen gibilere...
17 Kasım 2009 Salı
Galatasaray İftiharla Sunar
Reha Erdem
46.Antalya Altın Portakal Film Festivali'nde beş Galatasaray mezunu vardı.Reha Erdem ''Kosmos'' filmiyle ''En İyi Yönetmen'' ve ''En İyi Film'' ödüllerini kazandı.'Güzel Bir Gün' adlı filmle En İyi Senaryo ve En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu ödülü sahibi,sahnelerin emektarı Erol Günaydın,Yıldırım Önal Anı Ödülü'ne layık görülürken;Bestekar Yalçın Tura Onur Ödülü'nün sahibi oldu.Festivalin yarışma bölümündeki diğer Galatasaraylı ise ''Ay'a Seyahat'' filmi ile Kutluğ Ataman'dı.Galatasaraylılar Derneği'nin önceki başkanı Candan Erçetin'in prodüktörlüğünü üstlendiği ve müziklerini yıaptığı ''Gölgesizler'' filmi de film festivalinde yarıştı.Kısa Film Yarışması ana jürisinde ise sinema eleştirmeni ve yazar Mehmet Açar bulunuyordu.
46.Antalya Altın Portakal Film Festivali'nde beş Galatasaray mezunu vardı.Reha Erdem ''Kosmos'' filmiyle ''En İyi Yönetmen'' ve ''En İyi Film'' ödüllerini kazandı.'Güzel Bir Gün' adlı filmle En İyi Senaryo ve En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu ödülü sahibi,sahnelerin emektarı Erol Günaydın,Yıldırım Önal Anı Ödülü'ne layık görülürken;Bestekar Yalçın Tura Onur Ödülü'nün sahibi oldu.Festivalin yarışma bölümündeki diğer Galatasaraylı ise ''Ay'a Seyahat'' filmi ile Kutluğ Ataman'dı.Galatasaraylılar Derneği'nin önceki başkanı Candan Erçetin'in prodüktörlüğünü üstlendiği ve müziklerini yıaptığı ''Gölgesizler'' filmi de film festivalinde yarıştı.Kısa Film Yarışması ana jürisinde ise sinema eleştirmeni ve yazar Mehmet Açar bulunuyordu.
3 Bininci Maçımız
Araştırmacı Mehmet Yüce'nin yeni çalışması tarihteki tüm Galatasaray maçlarını biraraya getiriyor,henüz tamamlanmadı ama Galatasaray Dergisi'ne verdiği bilgide ;
Galatasaray Futbol takımı 25 Kasım 1906 Pazar Günü saat 14:00 de HMS İmogene ile Yoğurtçu Çeşme Çayısı Moda'da oynadığı ve 1-1 berabere biten 1906-1907 sezonu Constantinople Football League ( İstanbul Futbol Ligi) maçıyla başlayan resmi maç serüveninde Ali Sami Yen Stadında Bucaspor ile oynadığı kupa maçıyla birlikte 3000. resmi maçına çıktı.
Galatasaray'ın ilk resmi golünü Boris Nikolof,son resmi golünü ise Arda Turan attı.(28.10.2009 itibariyle)
Galatasaray Futbol takımı 25 Kasım 1906 Pazar Günü saat 14:00 de HMS İmogene ile Yoğurtçu Çeşme Çayısı Moda'da oynadığı ve 1-1 berabere biten 1906-1907 sezonu Constantinople Football League ( İstanbul Futbol Ligi) maçıyla başlayan resmi maç serüveninde Ali Sami Yen Stadında Bucaspor ile oynadığı kupa maçıyla birlikte 3000. resmi maçına çıktı.
Galatasaray'ın ilk resmi golünü Boris Nikolof,son resmi golünü ise Arda Turan attı.(28.10.2009 itibariyle)
14 Kasım 2009 Cumartesi
13 Kasım 2009 Cuma
Cemal Süreya Metin Oktay'ı anlatıyor
Ensesiyle bile top alır. Baldırıyla, oyluğuyla, hatta bademciğiyle.
Avcı Raif ve Arslan Başer Kafaoğlu ile de konuştuk. Raif Ertem’e göre ülkemizde gelmiş geçmiş en büyük futbolcu Ergun (talihsiz). Kafaoğlu ise Çengel Hüseyin (ekonomik) üzerinde duruyor? Elbet, bunlar marjinal değerlendirmeler. Ayrıca futboldan çok futbolseverlerin kaprislerini ortaya koymakta.
Yine de şöyle düşündüm: Metin Oktay marjinal planda nerede duruyor? Öyle bir uçta ona nasıl bakabiliriz? Hemen bir sözcük geliyor aklıma: Adsızlık! Metin Oktay adsızlığın büyük şiirini yaratarak en büyük ad oldu. Hiçbir büyük futbolcu bu kadar ekip adamı olamaz. Yaratıcı, büyük, kulübünün tarihinde çıkardığı çıkardığı bir beden zekâsını her an ayağının önünde bulan adam. Reha’nın kopuşlarını. Bülent’in uzak şut güvencesini. Gündüz’ün yönetsel serinkanlılığını da bulabilirsiniz onda. Ama, daha önemlisi, bir İsfendiyar’ın, bir Coşkun’un ikincil katkılarını da dışlamadı. Böylece Galatasaray futbolcusunun portresi ortaya çıkıyor: Ekip oyunu, ikincilin zaferi…Metin Oktay en büyük oyuncu olarak ikincildir de.
Sanırım başarısının anahtarı burda. Galatasaray gerçekliğinin başlaması onun dönemine rastlıyor.
Gladyatör.
Lefter ise, yalnızlığın büyük serüveninden dönen Ulysseus. Evde kimseyi bulamadı. Attığı golleri bir de İstanbul surlarının burçları arasından geçirirdi.
Metin Oktay jimnastikçi. Lefter sanatçı.
Metin’de destan, Lefter’de roman.
Can’da? Can ki altın arayıcısıdır da. Onda Amerika duygusu, çılgın raket, kibir, en yüksek beğeniye ulaşmış, entelektüel dans… İstediği zaman oynar; oynamıyorsa tenezzül etmediği için oynamıyordur.
Cemil ise Fenerbahçe’de bir Metin tasarımıdır. Cemil de büyük bir futbolcu. Ama tasarım tutmadı. Cemil’i hazırlayan öğeler de. Bir Ziya, bir Alpaslan yeni maya olarak var oldular. Cemil’de de, Ziya’da da, Alpaslan’da da Fener’in geleneksel kişiselliği hiçbir zaman yitmedi. Mehmet Ali’den, Küçük Fikret’ten, Selahattin’den Lefter’e, ondan Can’a geçen büyük bir virtüözlük var ki, şu anda bize şu cümleyi söyletecek: Brezilya dünyanın Fenerbahçesi’dir… Ancak bununla anlatabilirim. Fenerbahçe’de her zaman kişisellik önde oldu. Galatasaray ise ekip çalışması gerçeğiyle futbolu adamakıllı centilmen bir boks maçı olarak benimsedi: boks dansı… Seyirci buna yalnızca dans bölümüyle katılır.
Galatasaray’da futbol gerçeği. Fenerbahçe’de ise Türkiye gerçeği ağır basar.
Beşiktaş ise özlemler ve öncelemeler takımıdır. Şükrü’yü (enişte) düşünüyorum. Lefter kadar zariftir. Öyle ki filin en zarif yaratıklardan biri olduğunu kanıtladı. Ondaki hız kimsede görülmedi. Kornerlerden attığı dolaysız gollerde özür dileme, şaka, biraz da Baba Hakkı’dan kalma bir son an küfrü vardır. Bilinenin tersine, hemen her zaman en temiz futbolu Beşiktaş oynamıştır. Beşiktaş’ta yıldız futbolcuyla ikinci adam birbirine karışmıştır. Beşiktaşlı sporcu başka takıma geçse de Beşiktaşlılığını yitirmez.
Metin Oktay’ın bir özelliği de hiç şımarmamış olması. O rolü yanında oynayan başka futbolculara bıraktı.
Kadri Galatasaray’daki bir Fenerli olarak yaşadı.
Yeni bir Lefter görünümünde işe giren İlyas, Galatasaray’da büyüyemedi, yararlı öğe olarak kaldı.
Metin’de bütün bu büyük futbolcuların yanında kendisini daha büyük gösteren bir şey var. Nedir bu acaba? Teknik mi, beden gücü mü, sezgi mi? Bütün bunlar birleşmiş onda. Ama aynı özellikleri başka futbolcularda kolayca seçiyoruz. Sanırım asıl niteliği topla buluşması. İcatçıdır bu konuda. Sevecendir. Şemsiyesini ne mi yaptı? Fenerbahçe’ye attığı çok ünlü bir gol vardır. “Uçan Manda” olarak anılan Özcan’ın beklediği kalenin ağlarını yırttı. Ayıp olmasın diye ve rakip takıma bir cemile olarak şemsiyesiyle örttü orayı. Şemsiye’nin bugün hâlâ orda olduğu söylenir.
Avcı Raif ve Arslan Başer Kafaoğlu ile de konuştuk. Raif Ertem’e göre ülkemizde gelmiş geçmiş en büyük futbolcu Ergun (talihsiz). Kafaoğlu ise Çengel Hüseyin (ekonomik) üzerinde duruyor? Elbet, bunlar marjinal değerlendirmeler. Ayrıca futboldan çok futbolseverlerin kaprislerini ortaya koymakta.
Yine de şöyle düşündüm: Metin Oktay marjinal planda nerede duruyor? Öyle bir uçta ona nasıl bakabiliriz? Hemen bir sözcük geliyor aklıma: Adsızlık! Metin Oktay adsızlığın büyük şiirini yaratarak en büyük ad oldu. Hiçbir büyük futbolcu bu kadar ekip adamı olamaz. Yaratıcı, büyük, kulübünün tarihinde çıkardığı çıkardığı bir beden zekâsını her an ayağının önünde bulan adam. Reha’nın kopuşlarını. Bülent’in uzak şut güvencesini. Gündüz’ün yönetsel serinkanlılığını da bulabilirsiniz onda. Ama, daha önemlisi, bir İsfendiyar’ın, bir Coşkun’un ikincil katkılarını da dışlamadı. Böylece Galatasaray futbolcusunun portresi ortaya çıkıyor: Ekip oyunu, ikincilin zaferi…Metin Oktay en büyük oyuncu olarak ikincildir de.
Sanırım başarısının anahtarı burda. Galatasaray gerçekliğinin başlaması onun dönemine rastlıyor.
Gladyatör.
Lefter ise, yalnızlığın büyük serüveninden dönen Ulysseus. Evde kimseyi bulamadı. Attığı golleri bir de İstanbul surlarının burçları arasından geçirirdi.
Metin Oktay jimnastikçi. Lefter sanatçı.
Metin’de destan, Lefter’de roman.
Can’da? Can ki altın arayıcısıdır da. Onda Amerika duygusu, çılgın raket, kibir, en yüksek beğeniye ulaşmış, entelektüel dans… İstediği zaman oynar; oynamıyorsa tenezzül etmediği için oynamıyordur.
Cemil ise Fenerbahçe’de bir Metin tasarımıdır. Cemil de büyük bir futbolcu. Ama tasarım tutmadı. Cemil’i hazırlayan öğeler de. Bir Ziya, bir Alpaslan yeni maya olarak var oldular. Cemil’de de, Ziya’da da, Alpaslan’da da Fener’in geleneksel kişiselliği hiçbir zaman yitmedi. Mehmet Ali’den, Küçük Fikret’ten, Selahattin’den Lefter’e, ondan Can’a geçen büyük bir virtüözlük var ki, şu anda bize şu cümleyi söyletecek: Brezilya dünyanın Fenerbahçesi’dir… Ancak bununla anlatabilirim. Fenerbahçe’de her zaman kişisellik önde oldu. Galatasaray ise ekip çalışması gerçeğiyle futbolu adamakıllı centilmen bir boks maçı olarak benimsedi: boks dansı… Seyirci buna yalnızca dans bölümüyle katılır.
Galatasaray’da futbol gerçeği. Fenerbahçe’de ise Türkiye gerçeği ağır basar.
Beşiktaş ise özlemler ve öncelemeler takımıdır. Şükrü’yü (enişte) düşünüyorum. Lefter kadar zariftir. Öyle ki filin en zarif yaratıklardan biri olduğunu kanıtladı. Ondaki hız kimsede görülmedi. Kornerlerden attığı dolaysız gollerde özür dileme, şaka, biraz da Baba Hakkı’dan kalma bir son an küfrü vardır. Bilinenin tersine, hemen her zaman en temiz futbolu Beşiktaş oynamıştır. Beşiktaş’ta yıldız futbolcuyla ikinci adam birbirine karışmıştır. Beşiktaşlı sporcu başka takıma geçse de Beşiktaşlılığını yitirmez.
Metin Oktay’ın bir özelliği de hiç şımarmamış olması. O rolü yanında oynayan başka futbolculara bıraktı.
Kadri Galatasaray’daki bir Fenerli olarak yaşadı.
Yeni bir Lefter görünümünde işe giren İlyas, Galatasaray’da büyüyemedi, yararlı öğe olarak kaldı.
Metin’de bütün bu büyük futbolcuların yanında kendisini daha büyük gösteren bir şey var. Nedir bu acaba? Teknik mi, beden gücü mü, sezgi mi? Bütün bunlar birleşmiş onda. Ama aynı özellikleri başka futbolcularda kolayca seçiyoruz. Sanırım asıl niteliği topla buluşması. İcatçıdır bu konuda. Sevecendir. Şemsiyesini ne mi yaptı? Fenerbahçe’ye attığı çok ünlü bir gol vardır. “Uçan Manda” olarak anılan Özcan’ın beklediği kalenin ağlarını yırttı. Ayıp olmasın diye ve rakip takıma bir cemile olarak şemsiyesiyle örttü orayı. Şemsiye’nin bugün hâlâ orda olduğu söylenir.
11 Kasım 2009 Çarşamba
Lara Artık Yalnız Değil
Enke'nin ölümü İntihar mı? Hastalık mı? Kaza mı? Çok önemli değil artık...Önemli olan 2 yaşında kalp rahatsızlığı sonucu kaybettiği kızı Lara'yı,bundan sonra hiç yalnız bırakmayacak olması.Yürek dayanmaz çok acı,kelimeler kifayetsiz derler ya,her ölüm erken ölüm derler ya,daha ne desinler.Ne olur Enke!! orada mutlu ol minik Lara'nla...
9 Kasım 2009 Pazartesi
Tarihte Bugün
Dile kolay bugün tam 21 yıl olmuş...Sanki dün gibi...
9 Kasım 1988 Şampiyon Kulüpler Kupası 2.tur 2.maçı Galatasaray-Neuchatel Xamax
TEŞEKKÜRLER
UNUTMADIK!!! UNUTMAYACAĞIZ!!!
Nonda Gönderilsin!
Bu sezon forma giydiği 14 maçta 14 kez fileleri havalandırmayı başardı ve maç başına 1 gol ortalaması tutturdu.Ama esas can alıcı nokta 14 maçta 695 dak. yani maç başına sadece 50 dak. sahada kaldı.Ve bunlara rağmen aşağıdaki başdöndürücü istatistik... Bir Aslantepe'de çimento karmadı! İşe yaramaz,gönderin gitsin!
Maç Gol
Luis Suárez 20 21
Falcao 31 17
Francesco Totti 12 16
Óscar Cardozo 13 15
Shabani Nonda 14 14
Didiar Drogba 14 12
Alberto Gilardino 22 11
Fernando Torres 13 10
Claudio Pizarro 12 10
Bryan Ruiz 17 10
Cristiano Ronaldo 7 9
Giampaolo Pazzini 12 9
David Villa 12 9
Lionel Messi 14 9
Zlatan Ibrahimovic 14 8
Diego Milito 12 8
Wayne Rooney 14 8
Van Persie 14 8
Maç Gol
Luis Suárez 20 21
Falcao 31 17
Francesco Totti 12 16
Óscar Cardozo 13 15
Shabani Nonda 14 14
Didiar Drogba 14 12
Alberto Gilardino 22 11
Fernando Torres 13 10
Claudio Pizarro 12 10
Bryan Ruiz 17 10
Cristiano Ronaldo 7 9
Giampaolo Pazzini 12 9
David Villa 12 9
Lionel Messi 14 9
Zlatan Ibrahimovic 14 8
Diego Milito 12 8
Wayne Rooney 14 8
Van Persie 14 8
Baskı mı? Ne baskısı?
2007 yılında Chelsea hocası Mourinho'nun basın mensuplarının maç sonu ''oyuncularınızda baskı mı var?'' sorusuna yukarıda verdiği cevap aklıma geldi...Son günlerde medya durmadan ''şu futbolcunun üzerinde baskı var,bu futbolcunun üzerinde baskı var'' dedikçe!
4 Kasım 2009 Çarşamba
Yüzü Olmayan Adamlar
Yanlış anlaşılmasın,ne camiam Galatasaray,ne çok sevdiğim Trabzonspor
Lafım futbolumuzda ki Yüzü Olmayan Adamlara...teşekkürler Ali Yedek
3 Kasım 2009 Salı
Kupayı Getirin Bize Götürelim Özgüre
Reha Muhtar'ın Metin Özülkü'ye Sorusu
Az önce Tv de Gazeteci-Televizyoncu Reha Muhtar tarafından belkide Türk televizyonlarının en unutulmuyacak -böğre kılıcı saplanan- sorusu nakledildi Metin Özülkü'ye;
Dikkat buyurun lütfen;Ercan Saatçi ve Metin Özülkü'nün FbTv'de ki yayında Galatasaray'a sinkaflı küfürler etmesine istinaden;
Metin Özülkü özrünü belirtiyor - özrü kabahatından büyük- : Demekki bundan sonra çocuklarıma; ispiyonculara ve arkadan vuranlara karşı ( yayının bandını dışarıya sızdıranları kastediyor) daha dikkatli olmalarını öğreticem....
Reha Muhtar : Peki bundan sonra çocuklarınıza ; dostlarına ve ezeli rakiplerine karşıda saygılı olmayı, küfür etmemeyi öğreticekmisiniz ?
Metin Özülkü : Iıııııııııııı , hımmmmmmm .........................
Dikkat buyurun lütfen;Ercan Saatçi ve Metin Özülkü'nün FbTv'de ki yayında Galatasaray'a sinkaflı küfürler etmesine istinaden;
Metin Özülkü özrünü belirtiyor - özrü kabahatından büyük- : Demekki bundan sonra çocuklarıma; ispiyonculara ve arkadan vuranlara karşı ( yayının bandını dışarıya sızdıranları kastediyor) daha dikkatli olmalarını öğreticem....
Reha Muhtar : Peki bundan sonra çocuklarınıza ; dostlarına ve ezeli rakiplerine karşıda saygılı olmayı, küfür etmemeyi öğreticekmisiniz ?
Metin Özülkü : Iıııııııııııı , hımmmmmmm .........................
2 Kasım 2009 Pazartesi
Fenerbahçe'yi Galatasaraylılar Kurmuştur
Galip Kulaksızoğlu
Galip Kulaksızoğlu, Galatasaray Liseli ve aynı zamanda Galatasaraylı bir futbolcudur. Kulaksızoğlu aynı zamanda Fenerbahçe’nin kurucularındandır.
Nasıl mı?
Galatasaray’ın eski yöneticilerinden Avukat Haluk Uğur’un rahmetli Ali Sami Yen’in ağzından aktardığına göre, Galatasaray Lisesi’nde öğrenci olan ve futbol takımında da oynayan Galip, bir gün Ali Sami’ye "Galatasaray’a rakip olacak bir Türk takımı daha olsa ne kadar iyi olurdu..." der. Ali Sami de "Buna sen önayak olsana." karşılığını verir ve Galip’in takımdan ayrılmasını onaylar. Galip böylece Fenerbahçe’nin kurulmasına destek verir. Bu destekle Fenerbahçe Galip Bey öncülüğünde, karşı tarafta Kuşdili’nde "Sütçü Bulgar"ın kulübesi tabir edilen mekanda kurulur. Yeni yetme bir kulüp olan fenerbahçenin büyümesinde, -Galatasaray’a rakip olamasa da- Rum takımlarına rakip olmasında büyük emeği geçer.
Hem GS futbolcusu, hem de FB Başkanı
Galip Kulaksızoğlu, 1911 yılında Fenerbahçe’de başkanlık yaparken, bir yandan da Galatasaraylı olduğu için, Galatasaray’ın bazı önemli maçlarında oynar.
Türk futbolu yurt dışına ilk kez 1911 yılı Eylül ayında çıktı. Ve bir Türk takımı, Avrupa sahalarında ilk maçını 11 Eylül 1911 günü, Macaristan’in Kolojvar kentinde, bu kentin adını taşıyan Kolojvar takımıyla yaptı. Bu takım Galatasaraydı, kadrosu da şöyleydi: Ahmet Robenson, Neşet, İsmet, Cevat, Hasan, Bekir Sıtkı Bircan, Dalaklı Hüseyin, İdris, Celal (şehit), Galip Kulaksızoğlu, Emin Bülent Serdaroğlu
Yine bu maçta Galatasaray forması giyen Dalaklı Hüseyin’in, 1907’de, futbolun ne olduğunu çözmeye çalışan toy delikanlılardan oluşan fenerbahçe futbol takımının ilk antrenörü olduğunu da belirtelim... Bir başka Galatasaraylı yani.. Tesadüf mü sizce?
Buarada sadece Galip Kulaksızoğlu değil Hamit Hüsnü Kayacan da Galatasaray kökenlidir. Ali Sami Yen Galatasaray’dan Fenerbahçe’ye geçenlerin isimlerini şöyle anar : "Fenerbahçe’yi takviye etmek ve bir rakip yaratmak için bizden ayrılan Hasan Fuat, Hamit Hüsnü, Hasan Kamil, Galip, İsmet, Hikmet gibi arkadaşlarımıza gücenmedik ve onları sevmeye devam ettik."
Hamid Hüsnü Bey (Karacan)
"Evet yıl 1912’dir. Galatasaray Reisi Hamid Hüsnü Bey (Karacan) Yahya Berki’nin davetiyle Fenerbahçe’nin Altıyol’daki lokalini ziyaret eder. Gördüğü misafirperverlikten hoşnut kalmış olacak ki, kısa bir süre sonra yine gelir. Ziyaretlerini sıklaştırır ve bir gün "sizi Fenerbahçe’de görmek isteriz" teklifi karşısında Galatasaray reisliğini bırakıp Fenerbahçe üyeliğine geçer. Hamid Hüsnü Bey bir süre sonra sarı-lacivertlilerin reisliğini de üstlenecektir." İşin "hoş tarafının", Hamid Hüsnü Bey’in Galatasaray’dan hiçbir ağır tepki görmemiş olduğunu söylüyor hikayeyi anlatan Can Kozanoğlu (Bu Maçı Alıcaz).
Fenerbahçe neden kurucusunun adını hiçbir tesise vermez?
"Eski Galatasaray asbaşkanlarindan Avukat Haluk Uğur sordu: "Bilir misin Fenerbahçe niçin kurucusunun adını hiçbir tesisine vermez, özellikle de o çok gurur duyduğu stadına..." Diğer bir sorusu ise "Nasıl olur da, hemen hemen her Fenerbahçeli Galatasaray’ın kurucusu Ali Sami Yen’i bilir de, nedense Fenerbahçe’nin kurucusunun kim olduğunu bilen bir Galatasaray’lı bulmak bir yana, bir Fenerbahçe’li bile bulmakta zorluk çekersiniz." Haluk Uğur’a göre Fenerbahçe bile bile kendi tarihini tahrif etmiş bir kulüptür. Bunun sebebi ise, bir Galatasaray Liseli’nin gerçek kurucuları olmasıdır. (Galip Bey)
Prof.Dr. Duygun Yarsuvat söylemişti
Prof. Dr. Duygun Yarsuvat, Adana Ceyhan kökenli. Soyadını Ceyhan nehrinin eski adı Yarsuvat’dan alıyor. G.Saray Liseliler Derneği Başkanlığı, G.Saray Divan Kurulu Başkanlığı yaptı. Halen G.Saray Üniversitesi Rektörü. Ayrıca Türk Ceza Hukuku Derneği Kurucusu ve Başkanı. İstanbul Üniversitesi mezunu olan Yarsuvat, babası ve kardeşi gibi ünlü bir avukat. "F.Bahçe kulübünü G.Saray’dan ayrılanlar kurdu" iddiası ile gündem yaratmıştı.
Galatasaray Üniversitesi Rektörü Duygun Yarsuvat, F.Bahçe’yi G.Saraylılar’ın kurduğunu ileri sürdü. Radyospor’a konuşan Yarsuvat, "Maçlarda, G.Saray’a yönelik esprili pankartlar açılıyor, ne diyorsunuz" sorusuna şu yanıtı verdi:
"G.Saray’la kimse alay edemez. Edirne’den öteye geçememiş kişiler yapar ancak bunu. Elimde dökümanlar da var F.Bahçe’yi Galatasaraylılar kurmuştur."
Ergun Hiçyılmaz doğruladı
Yarsuvat’ın açıklamaları FB camiasında tepkilere neden oldu. Bu gerçekliğe F.Bahçeli tarihçi Ergun Hiçyılmaz da "Bazı kurucular G.Saraylı demek ’Bunlar Mekteb-i Sultanilidir’ anlamındadır. Ama onlar G.Saray takımının değil G.Saray okulunun mensuplarıdır" diyerek, kısmen de olsa, katılmaktadır.
2001’deki FB resmi sitesi;
Bakınız burada Galip Kulaksızoğlu yer almaktadır.
http://web.archive.org/web/20010208204633/www.fenerbahce.org.tr/genel/baskanlar.asp
2002’deki FB resmi sitesi;
Bakınız burada da Galip Kulaksızoğlu yer almaktadır.
http://web.archive.org/web/20020213194117/www.fenerbahce.org/1kulubumuz/baskanlar.asp
Veee işte FB resmi sitesinin en büyük skandalı; Galip Kulaksızoğlu listeden kaldırılmış!
http://www.fenerbahce.org/kurumsal/detay.asp?ContentID=18
Galip Kulaksızoğlu listeden çıkarılmış! Tarihle oynamak bu kadar kolay mı?
Bu da Tuğrul Yenidoğan açıkladığı gerçekler;
Tarihinizden utanmayın! Övünün!
http://video.google.com/videoplay?docid=-4585422882325272989
Kurucu başkanları olduğunu iddia ettikleri Nurizade Ziya Songülen’i bir kere kabri başında andıklarını duymuş yada görmüş olan var mı? Bir tesiste bu muhterem zat’ın adını gören var mı peki? Bu kadar vefasızlık olur mu? Yoksa gerçek kurucuları başkası mı? Ali Sami Yen’in belirttiği gibi bu kişi Galatasaray forması için ter akıtmış Galip Kulaksızoğlu olabilir mi?
Bunda utanılacak bir şey yok... Sonuçta Galatasaray ilk Türk futbol takımıdır.. Elbette ki aynı şehirde, İstanbul’da, kurulan diğer kulüplere yardım edecektir. Fenerbahçe de bunlardan biridir... Ayıp olan fenerbahçeye büyük emeği geçen adamı Galatasaraylı diye tarihten silmeye çalışmaktır. Gerçekleri tarih yazar, fenerbahçe tarihini de Galatasaraylılar... Resmi siteden Galip Beyi silebilirsiniz, ama tarihten asla...
Toro Toro Haydi Toro
İtalyan futbol tarihinin en büyük trajedisidir,1949'daki uçak kazası...Rekorların takımı Torino o kazada yok oldu...Torino sezonu genç takımla bitirdi.Rakipleride karşısına genç takım çıkaracak kadar centilmendi.
Futbolu sanat dönüştüren Grande Torino'yu (Büyük Torino) tarihe gömmek italya için öyle kolay olmadı.Benito Mussolini ile 2.Dünya Savaşı'ndan yenilgiyle çıkan İtalya,moral bulmak için futbola sarıldı.1940'lı yıllarda Torino kenti henüz Juventus'un siyah beyaz renkleriyle boyanmamışken,Filadelfia Stadyumu AC Torino ile inliyordu.Kan kırmızı renkteki formalarıyla efsane yazan takım,1943'ten itibaren kazanın olduğu güne kadar oynadıkları 93 maçtan 83'ünü galip bitirmekle kalmamış,son 4 yılda da şampiyonluk kupasını Torino'ya getirmişti.1948-1949 futbol sezonunda İtalya Birinci Ligi Seria A'da önde gelen efsane,milli takıma da 10 oyuncu armağan etmişti.
Kulüp başkanı Commendodador Novo,Portekizli oyuncu Xico Ferreira'nın jubilesi için Portekiz'in Benfica takımıyla bir dostluk maçı ayarladı.Torinolular takımı güle oynaya Lizbon'a uğurladı.Uçağa binerken kimi oyuncı karısına,kimi oyuncuda efsane kaptan Valentino Mazzola gibi 6,5 yaşındaki oğlu Sandro2ya el sallayarak bir başka zafer için yola çıktı.Sonrası malum,Büyük Torino'nun galibiyeti ve ertesi günkü uçak kazası...31 kii 6 Mayıs günü devlet töreniyle uğurlandı.Amerikalılr Kennedy'e,İngilizler Churchill'e ne kadar gözyaşı döktüyse,Madama Meydanı'nda toplanan 500 binden fazla İtalyan'da o kadar gözyaşı döktü.
1 Kasım 2009 Pazar
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)