31 Ekim 2009 Cumartesi

Mahallemdir Göztepe !


1970 Kupa Galipleri Kupası çeyrek finalinde Roma - Göztepe maçı öncesi Roma teknik direktörü Herrera'nın değerlendirmesi.



                       Göztepemiz Atletico Madrid deplasmanında 4 parçalı efsane formasıyla...



Henüz 40 yaşındayken bir yangın sonucu kaybettiğimiz efsanemiz "Koca Kaptan" Gürsel Aksel, "parayı değil Göztepemizi tercih ettik" demişti.



Göztepe'mizin 1967 yılında Uefa Kupası'nda Atletico Madrid'i 2-0'ın rövanşında Alsancak Stadı'nda 3-0 yenerek elediği maçta Göztepe genel kaptanı Muhittin Ekiz, Halil Kiraz'ın attığı 3. golden sonra heyecandan bayılır.



1970 Türkiye Kupası Göztepe'nin. Maç değerlendirmesinde Şükrü Gülesin şöyle demiş; "Seyirci, enternasyonel İzmir'e yakışır biçimde kozmopolitti... Karşıyaka ve Altay, Es-Es' lerden tarafa idiler.. Göztepe Göz Göz büyüdü.. Nielsen'le beraber Güzelyalı tokadı ile kupayı Porsuk'tan aldı."


30 Ekim 2009 Cuma

Devrim Yamaları




Kabul etmeliyim ki geç tanıştım (yaş itibariyle) Hollanda milli takımı ve haliyle Rijkaard ile,tarihler 1988 in Avrupa Futbol Şampiyonası yazını gösteriyor,mahalle maçında her gol atan Marco Van Basten,saçı her uzun kıvırcık olan Gullit,uzaktan her gol atan Koeman,her top kurtaranda Van Breukelen oluyordu.ama hafizam beni yanıltmıyorsa kimse Rijkaard olmuyordu,olamıyordu...ama bu adama ''kadife ayaklı futbolcu'' lakabı takılmış,Gullit ve Marco ile futbol tarihinin en önemli üçlülerinden biri olmuştu.
Ayni yıl Milan'a transfer oluyor,ve orada kazandığı iki İtalya Ligi Şampiyonluğu,İki Avrupa Şampiyonluğu,İki Super Cup Şampiyonluğu,iki de Kıtalararası şampiyonlukla adını unutulmazlar arasına yazdı,Futbol hayatının son iki senesinde ise onun ağzından düşürmediği ''ahde vefa'' ya sadık kalarak yuvası Ajax'a dönüp her futbolcuya nasip olmayacak iki şampiyonluk ve son senesinde bir şampiyonlar ligi şampiyonluğu ile ''benden bu kadar'' dedi.
Tatili artık sıkıcı gelmeye başlamış,akabinde Hiddink'in yardımcısı olmuş 98'de de birinci adam olarak Hollanda Milli takımının başına geçmişti.
Ve o 2000 Avrupa Futbol Şampiyonasında yarı finale kadar oynattığı muhteşem oyun,ve hayatımda asla unutamayacağım bir takım oyunu nasıl oynanır adı total futbolmu? toplu hücüm toplu müdafaamı? her neyse...
o muhteşem ama bir o kadar da bahtsız -Hollanda için- İtalya-Hollanda yarı finali beni daha da samimileştirdi Rijkaard'la,artık onu sadece tanımıyor,daha bir takip ediyor,daha bir yakın izliyordum Marco Van Basten hayranı olmama rağmen.
Arada kısa bir başarısız Rotterdam macerasından sonra herkesin hayallerini süslediği,hayatına yön verecek belkide cv sinin önemli bir bölümünü oluşturacak Barcelonaya 2003 yılında imza atıyordu iki şampiyonluk,bir şampiyonlar ligi şampiyonluğu,bir İspanya Super kupasını kazanacığını bilmeden ve Barcelonaya kattığı belkide tarihinin en göze hoş gelen futbolu ve takıma monte ettiği Messi'ler,Xavi,İniesta'lar....
O kadife ayaklı futbolcu şimdi 5 aydır benim ülkemde benim takımımda;
Derwal'e bile saldırılmış bu ülkede,medyası kalemle, taraftarı taşla çakmakla!!!
Tabii ki yüksek bir tahammül sınırı beklemiyoruz ama biraz insaf ne olur biraz insaf...
Bu şuna benziyor; 2006 Dünya Kupası Brezilya sahaya çıkıyor,adını bilmediğim iki yorumcu aynen şunu söylüyor ''Kaka-Ronaldinho yan yana oynamaz'' yavaş! kenardaki Brezilya teknik kadrosunun toplam tecrübesi 150 sene,akıllara ziyan...Yani Türkiye bunları bile gördü.

Ne olur biraz sabır,biraz saygı.inanıyoruz ki Rijkaard ile Türkiye'de bir futbol devrimi olacağına, yada en kötü ihtimalle Jupp Derwal ile yapılan devrimin yamalarının yapılacağına...

29 Ekim 2009 Perşembe

Ali Sami Yen'de olmuyor sanki !!!




Yardımcı antrenörümün kafası yarıldı
Teknik direktörümün alnı yarıldı
Kalecime maytap atılıp nerdeyse sağır oluyordu
futbolcumun ensesinde omlet yapıldı
taraftarıma içinde nelerin olduğu torbalar atıldı
protokolde yöneticim dövüldü,koridorlarda futbolcum

maç başlanmadan kaptanıma 6 kişi saldırdı,biri arkadan hunharca vurdu
yayıncı kuruluşun kabloları kesiliyor,kameramanına votka şişesi atılıyor
Hakemın kafasını yarmak zaten serbest,tıpkı grekonun serbest boksun yasak olduğu gibi (keita-carlos) :))

Evet sanki bizim stadımızda bunlar olmuyor,her stadda oluyor!!!!

27 Ekim 2009 Salı

Gündüz Kılıç Olabilmek


''Bilirsiniz ki her insanın ayrı bir huyu,ayrı bir karekteri olduğu gibi her futbol takımının da kendine has bir karekteri vardır.Biz sizleri burada Galatasaray'ımızın huyunu suyunu açıkça ve iyice anlatabilirsek,onu adamakıllı tanıyıp,inşallah senelerce dost geçinirsiniz.Galatasaray bir his takımıdır.Renklerine aşık birbirlerini seven futbolcuların takımıdır.Galatasaray feragat ve fedakarlıklarla çalışacak futbolcuların takımıdır.Galatasaray şımarıkları,kendini beğenmişleri,yalnız kendini düşünenleri sevmez.Kısacası Galatasaray bir halatı hep beraber çekenlerin,hep beraber üzülüp,hep beraber sevinmesini bilenlerin takımıdır.''

Böyle diyor Baba Gündüz bir baba edasıyla 'Galatasaraylılık' kavramını kendine özgü ifadelerle anlatırken...

Bülent Eken İtalya'nın Salernitana takımına transfer olurken,

Aziz Galatasaraylılar,

İtalya'ya giderken,Türk futbolunu ve Galatasaray'ın değerini orada taktir ettirebileceğimi düşünüyor böylelikle hem memlekete hem de aziz Galatasaray camiasına karşı yine de vazifemi yapmaya devam edeceğime kani bulunuyorum.Bu sebepten dolayıdır ki üzüntüm biraz olsun hafiflemektedir.İtalya'daki maçlarda Türk ve Galatasaray futbolunun propagandasını layıkı veçhile başarabilir ve yurda daha olgunlaşmış bir şekilde dönebilir,tekrar renklerime kavuşabilirsem kendimi bahtiyar addedeceğim.

Allahaısmarladık aziz Galatasaraylılar...

Gündüz Gözüyle;
''Kürkçü dükkanından Bülent'i uğurlarken...''

Fransızlar ''Partir c'est mourir un peu'' derler,yani ''gitmek birazda ölmektir.''Buradaki ölmek kelimesi daha ziyade koyu bir unutulmak manasına gelir.Biz bunu başka türlü ifade etmişiz: ''Gözden ırak olan gönülden de uzak olur'' demişizdir.Senelerin tasdik ettiği bu hakikatlere sözüm yok.Fakay gidişten gidişede fark var.Bu farkıda bir tarafa bakalım.Galatasaray'da biraz eskimiş olanlar gayet iyi bilirler ki bizden ne şekilde olursa olsun,nereye olursa olsun ayrılanlar bir türlü içlerinde ki hasret ve 'nostalgie''den kurtulamazlar.
Bunun içindir ki ister Paris'e ister Bağdat'a,ister kırılarak,ister sevinerek uzaklaşanların gözünde ocağımız tüter durur.Bülent nankör bir spor olan futbola kendini bağlamış bir gençtir.Şimdi fırsat çıkmış istikbalini sigortalamaya gidiyor.Kulübünü terk ederken çektiği üzüntüleri yakinen biliyoruz.Bülent için temennimiz her cihetten muvaffak olmuş olarak yuvasına geri dönmesidir.Ondan evvel birçokları daha az meşru sebeplerden yuvayı tek ettiler,Fakat nihayet dönüp dolaşıp kulüplerine kavuştular.
Bülent! Bunları gayet iyi bildiğimizden sen bizler tarafından ne unutulacak,nede gönüllerimizden çıkacaksın.Ecnebi diyarlarda Allah sana ve bilhassa bacaklarına kuvvet versin.
Güle güle git güle güle gel kardeşim.Galatasaray her kendinden ayrılanı olduğu gibi seni de sabırla bekleyecektir...

Evet;

Baba Gündüz'ü rahmetle anarken,

Galatasaray'da futbolcuyken soyunma odasında yaşadıklarını ayrıldıktan sonra program program gezerek anlatanlara...
Galatasarayın 105 yıllk tarihinde sanki tek bir kişinin alacağı kalmışcasına,borcun vadesini kamuoyu önünde tartışanlara...
Galatasaray terbiyesinde ''büyüklere saygı başkana hürmet'' ilkesini unutup,büyüklerini ahirette hesaplaşmaya çağıranlara....

ithaf olunur.....

Gündüz Kılıç'ın muhteşem hatırası Türk sporunda klasın,efendiliğin,sportmenliğin,tevazu ve feragatın timsali olarak ebediyen yaşayacaktır ve gelecek kuşaklara yol gösterici olacaktır,anlayana tabii.....